• insanların dışkı bulaşmış şeyleri bir şekilde yutmaları ile meydana gelen bulaşıcı hastalıkların, meydana geliş nedenini tarif eden yol. ağıza feçes (dışkı) bulaşması demektir. bunlardan birisi, içine kanalizasyon suyu karışmış suları içmekse, bir diğeri de taharettir. çünkü taharetlenme sonucu dışkıya bulanan eldeki koliform bakteriler kolayca giderilemez. bu el hem kendi sahibinin, hem de etrafindakilerin koliform bakteri (escherichia coli) yeme ihtiyacını karşılar. yurdum insanı, poposunun temizliğiyle övünür ama tırnak aralarındaki ve parmak uçlarındaki dışkı miktarını bilmez, anlamaz. sabunla elini yıkadığında gitti zanneder. bu temiz kardeşlerimizin yoğurduğu köfteler hemen kızartılmadığı, bekletildiği takdirde, köftede, sonradan kızartılmakla etkisi kaybolmayacak toksinler oluşur. okul, yurt, fabrika, kışla gibi toplu yerlerde görülen ve adına kibarca ve salakça besin zehirlenmesi denilen hadiselerin coğuna bu toksinler sebep olur. aynı kardeşlerimiz hastanelerin yeni doğan birimlerinde ve yoğun bakım bölümlerinde de yoğun olarak çalışırlar. üstelik, sadece suyla yıkadıkları (kendi deyimleriyle taharetledikleri) popolari temiz filan da değildir. keza, dışkıyla atılan barsak kurtçukları ve bunların yumurtaları gene bu caaanım taharetlenme sayesinde ağıza geri dönerler. buna da reenfestasyon yani kendi barsak parazitini ellere yar etmeme, parazitlerin geri kazanımı denir. sözlük kullanıcılarının mensup oldugu sosyokültürel katmanın, türkiye ortalamasına göre seviyesi göz önünde bulundurulduğunda, bu kavrama altıbuçuk yıllık sözlükte daha önce başlık açılmamış olması da ayrıca düşündürücüdür.

    edit: (bkz: escherichia coli/1)
    edit 2: arada bir sol elinin tırnaklarını koklayan arkadaşıma da burdan selam ederim.
  • fekal oral yolda önemli nokta direkt temastır. örneğin cyclospora cayetanensis enfestasyonun fekal-oral yol ile gerçekleşmediği kabul edilir. çünkü c. cayetanensis’in insan dışkısıyla atılan ookistleri dışkıyla atıldıklarında olgunlaşmamışlardır. dış ortamda olgunlaşan ookistler, her birisinde iki sporozoit bulunan iki sporokist içerirler. atılan ookistlerin enfektif hale geçmeleri için dış çevrede sporulasyonun gerekli olması nedeniyle c. cayetanensis'in epidemiyolojisini diğer parazitlerden farklı kılar. bu yüzden dışkı teması ile direkt olarak insandan insana geçiş çok nadirdir, yiyecek ya da suda bulunan yeni dışarıya atılmış taze ookistlerin alınması hastalığa yol açmaz. bu da fekal-oral yol bulaş teorisine aykırı olmaktadır.

    ithaf: maktulun son sozleri
  • "bok yeme"nin latince ve havalı şeklidir.
  • celal şengör'ün müzdarip olduğu gidişat.
  • ilk arkadaş çok net açıklamalarda bulunmuş.. (bkz: 101 de elin bok gibi gelmesi)
  • (bkz: rafael nadal)
  • ecnebilerde taharet musluğu yok diye dalga geçiyoruz ama hangimiz daha hijyeniğiz aslında? hepatit a geçirmiş olma oranımıza bakarsak ülkece boku yediğimiz ortada, zira 1996 yılında istanbul'da yapılan bir çalışmaya* göre hepatit a geçirmiş olma oranı 20 yaş üzeri vatandaşlarımızda %95,1'dir.

    * : aldenizli c, çavuşlu ş, altunay h, özsoy mf, yüksel d, badur s, yenen oş: istanbul’da a ve e hepatitlerin seroprevalansı. viral hepatit dergisi 1998(1):31-36.
hesabın var mı? giriş yap